Ben tenis bile oynadım

Ooooo baya zaman olmuş yazmayalı. Tevekkeli değil , kendimi çok özledim :)

Yine bir spor maceramdan, tenis yeteneğimden bahsedeyim, keyfim yerine gelsin.

Şaşıracaksınız ama ben hayatımın 40'lı yıllarından sonra üç (sayıyla 3) yıl tenis dersi aldım. :) Aynen... Tam üç yıl boyunca, zemin ıslak olmadığı sürece her cumartesi ve pazar sabahın köründe tenis dersi aldım ben. Hiç niyetim yokken, dostlarımın gaza getirmesiyle ders almaya başladım ve inanılmaz zevk aldım. Hatta çok daha erken başlamadığıma pişman olacak kadar çok sevdim tenis oynamayı. Hiç bir spora hafta sonumu verecek şekilde bağlanmamıştım.

İyi de oynuyordum. En azından hocalarım öyle diyordu. Genelde hocalarımla oynuyordum bazen de bir önceki veya bir sonraki ders alan arkadaşlarımızla tekler veya çiftler maçı yapıyorduk. Maç yapmak, ders almaktan daha zevkliydi. Çünkü kazanma hedefi var. Kazanılan her sayı insanı daha bir vahşileştiriyor sanki.

Neden üç yıl diye sorar gibisiniz. Üç yıl sonra artık ders alma ihtiyacım kalmadığını düşünenler amorti bile kazanamadılar :)


Üç yıl geçtikten sonra Banka'nın Spor Şenliklerindeki Tenis Turnuvasına katılma cesareti kazandım. Tabi.. Bunca eğitimden sonra, hazır Federer kıvamına gelmişken, bu başarımı artık halkımızla paylaşma zamanı gelmişti. :)

Turnuvaya yazıldım. Aynı gün bana bir e-mail geldi. Ayakkabı numaram, boyum posum, kilom, yaşım vs gibi sorular ve tenis konusundaki deneyimim soruluyor. Bu soruların sorulması beni daha da havaya soktu tabi. Resmen turnuvaya çıkıyorum yahu.

Ardından bir e-mail daha geldi. Gruplar ve kategoriler açıklandı. Beni yanlışlıkla 40 yaş altı kategoriye yazmışlar. Önce düzelttireyim dedim. Ama sonra aklıma bir hinlik geldi. Dedim şimdi 40 yaş üstündekiler benden iyidir, gençlerin deneyimi olur. E biraz da genç gösteriyorum zaten, kimse çakmaz, ben de birkaç kişiyi yenerim. :)

İlk maç günü geldi. Bir akşam saati, Moda'daki bir okulun tenis kortlarını kullanıyoruz. Beni birkaç gün öncesinden heyecan bastı. Seyirci var mıdır? Rakibim nasıldır? Yenebilecek miyim? Rezil olmayayım bir de millete. Camia küçük. Ben kurulanan kadar olay fena patlar. Bir sonraki gün sonuçlar bütün bankaya yayınlanıyor. Nerden girdim ben bu turnuvaya? vs vs vs gibi sorular beni yordu.

Maç saatinden oldukça önce gittim korta. Havaya gireyim, atayım heyecanımı dedim. Nerdeeee!! Beteri oldu. Hava soğuk. Seyircilerin arasında beklerken ha bire çay içiyorum ve her çaydan sonra doooğru WC'ye.. Heyecanımı sıvı halde atıyorum dışarı :)

Sıra bizim maça geldi. Rakibimle indik korta. Hazırlıklarımızı yaptık. Bu arada tanıştık. Maçtan önce tanışmak pek doğru bir hareket değilmiş, öğrendik. Çocuk hayatını vermiş tenise meğer. Ben de heyecandan canımı vericem tenise.

Isınma hareketlerimize geçtik. Yan gözle de bakıyorum rakibime, artistik ısınma hareketleri yapıyor mu diye. Benim ki basit kaçmasın da gözü korksun benden diye düşünüyorum. Meğer ne küçük hesaplarmış :)

"Abi hadi başlayalım hazırsan, bizden sonra oynayacaklar var" dedi. "Sen hazırsan başlayabiliriz, benden çoktan hazırım" dedim.

İlk servis sırasını da ona verdim. "Hadi sen başla" dedim. Serviste pek iyi değilim , bir de onunkini bir göreyim dedim. Hemen hocalarımın öğrettiği gibi servis karşılama pozisyonumu aldım. Bir yandan da seyirci koltuklarına çaktırmadan bir göz attım. Güzeeeel, çoğu yanımızdaki korttaki 40 yaş üstü maçı seyrediyor, bize ilgi az. Birazdan görürler Federer'i :)

Çocuk topu yukarı attı, gerildi ve bir vurdu topa... SadecePıt ve Tık diye iki ses duydum, biri raketin topa vuruşu, diğeri de topun yere vuruşu. Topu görmedim bile. 15-0. Hoppalaaaa.

Olsun bu daha ilk sayı. Demek ki rakibimin servisi güçlü.

İkinci servis. Ben yine pozisyonumu aldım. Rakip topu yukar attı, gerildi, bir vurdu... Out. He he he. Demek ki her zaman şanslı olunmuyor koçum.

Tekrar pozisyonlar alındı, en artistik şekilde. Rakip topu attı, gerildi, bir vurdu... Pık Tık... Sayı ulan. Spot ışıklar mı gözümü alıyor nedir. Topu görmüyorum bile yahu. Neyse bu oyun bitsin, yer değiştirince ışıklar gözümü almaz. Adam ilk oyunda şanslı çıktı. İyi tarafı seçmiş kerata. :)

Tekrar pozisyonlar alındı. Rakip topu yükseltti, gerildi, bir vurdu... Ben bırak topu, ikinci tık'ı bile duymadım. Noluyor yahu.

"Mola verelim mi? Biraz su içeyim ben" dedim.
"Tabi abi. Yorma kendini" Ulan ben senin.

Kurulandım. Evet kurulandım. Çünkü tek kuru nokta kalmadı üstümde. Saçlarımdan terler çağlıyor adeta. Terin tuzu gözüme kaçtı. Sanırım gözüme kaçan ter yüründen topu göremiyorum ben.

Suyumu da içtim. "Hadi başlayalım" dedim. Bu içtiğim sular da maç ortasında sıkıntı oldu ama neyse o konulara pek girmek istemiyorum :)

Sonuç değişmedi. İlk oyun 40-0 rakibimin lehine.

Sahaları değiştirdik. Servis sırası bende. Allahım yardım et, benim servisler çok kötüdür.

Topu yukarı attıp, gerildim, raketi savurdum... Tık Tık Tık Tık... Nerde lan Pıt. Top önümde yerde sekiyor. Iska geçtim galiba.

Topu tekrar attım, gerildim, bir vurdum. Vurdum vurdum vallahi bu sefer vurdum... Ama top da gitti filelere takıldı. Utaaaanç.

Federer 0-15 Rakip.

Sola geçtim. Topu yükselttim, gerildim, bir vurdum... Out. Rakip dinleniyor bu arada, teri soğuyacak şimdi. Soğuğu da yiyince belki bir tarafı tutulur :)

İkinci deneme. Topu attım yukarı, gerildim, bir vurdum, rakip de vurdu, yine sayı. Onun lehine tabi. Kim aldı diye sormayın bence. :)

Ulan bu maç ne zaman bitecek. Bir yanda da hocaya kulaklarına ziller gönderiyorum. Neydim ne oldum. Bu ne hal be.. Üç yıl benim aldığım ders neydi. Nereye gitti o paralar. Şu maç bitsin, ben sorucam hocaya bunun hesabını :)

Neyse ilk seti 1-0 rakibim aldı. Her oyun 40-0 rakibim lehine. Dünya rekoru...

Ama artık kızmaya başladım.

Biraz dinlendik. Dinlenirken sohbet ettik. Alttan alıyorum bak. Yoksa fena paralıycam.

İkinci sete başladık.

Rakibim topu havaya attı, gerildi, bir vurdu... Pıt Tık Pıt.  Anaaaa topa vurdum. Aslında top benim raketime vurdu :) Sekti. Haliyle kısa bir geri sekme oldu. Top ağırdan ağırdan gitti, onun yarı sahasına filenin dibine düştü. Sayıııııı. Hadi sorun... Ben yaptım sayıyı ben. Şeref sayısı. Rakip hiç bir servisinde topun geri geldiğini görmediğinden topa koşmamıştı bile. "İyi numaraydı abi" Ne sandın.. Ben de daha ne numaralar var da, gözünü korkutmayayım ufaklık.

Rakip ikinci servise yükseldi. Bir vurdu... Pıt Tık Pıt. Hobaraaaa backhand vurdum bea. Hiç olmazdı :) Ardından rakipten gelen bir Pıt ve Tık. Hoppalaaaa. Öbür köşeye attı yahu. Bu yorgunlukla kim koşacak şimdi oraya. Tabi sayıyı aldı yine.

Rakip üçüncü servise çıktı, yükseldi, bir vurdu... Pıt Tık Pıt. Yine vurdum. Bu sefer ben vurdum :) İşte buuuu.

Ama rakip topa yetişti, bir backhand vurdu. Bu sefer top öbür köşeye gidiyor. Koş Levend. Yetiştim, bir backhand daha. Ama düştüm düşecem. Yorgunum. Top rakibe ulaştı, bir vurdu, bu sefer öbür köşeye. Cehennemin dibine. Lan kim gidecek şimdi o topa. Yine aldı sayıyı.

Uzatmayayım, ikinci seti de o aldı. 2-0 bitti maç. İyi ki almadım ikinci seti, yoksa bu maç ve bu rezillik bir set daha uzayacaktı :-) Eve biran evvel gidip, yastığa başımı gömüp ağlamak istiyorum.

Filenin önünde, racon gereği buluştuk, tokalaştık. "Abi çok yormadım umarım seni" Abin yesin seni, köfte. Ağzıma s.çtın lan.

Yan korttaki amcalardan biri seslendi. "Gençler nasıl gidiyor maç?" "Abi, genç olduğumuzdan çabuk bitirdik biz" dedim, diyebildim. :)

Ama şimdi dersiniz ki, bu ilk maçımdan sonra tenis hayatım bitti, bir daha turnuvalara katılmadım. Öyle kolay pes edecek bir adam mıyım ben...

Ama hiçbirinde sonuç değişmediiiii :)

Kalın sağlıcakla...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tiroid'deki nodülüm neden ufaldı

LevenD mi doğru LevenT mi tartışmasına son veriyorum.

Geçmişle barışmak