Kayıtlar

2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kalsiyum Skorlama

Bana çok sık aynı soru gelmeye başladı. Ve anladım ki çoğu insan kalp krizi geçirme endişesi duyuyor. Ve hatta bir çoğu bu endişeyi gidermeye çalışmayıp, erteliyerek kendini kendinden saklıyor. İnanın benim de onlardan farkım yoktu, erteledim ve sonunda çok şükür, geç olmadan farkedildim. Bana şu sorular souluyor : Nasıl oldu da kalp damarlarında daralma olduğu anlaşıldı? Rutin kontrollerle mi anlaşıldı? Bir şikayetin oldu da mı doktora gittin?

Sen hiç gördün mü üç stentli bir adam

Resim
Dr Ertan ameliyathaneye girdiğinde çoğu hazırlığımız tamamlanmıştı. - "Xanax verdiler mi Levend bey?" Ikinci round'da ismim  Donsuz Ahmet değil 'Levend bey' olmuştu artık. Birincisi bu sefer donsuz değildim, şeffaf bir hastane donu verdiler, kağıt gibi; ikincisi kalbimin derinlerine giren doktorumla artık resmiyete gerek yoktu bence, bana Levend demesine izin vermiştim :) - "Verdiler hocam, rahatız" dedim, yattığım yerden.

Donsuz Ahmet

Doktor odaya girdiğinde donum elimdeydi. Yaklaşık bir saat önce gelmiştik hastahaneye. Beni bir odaya aldılar, operasyon için ön hazırlıklara başladılar. Tansiyonumu ölçtüler. Bir form doldurttular , ahıret sorularıyla. Ardından bir hemşire girdi içeri. - "Ahmet bey, iç çamaşırlarınız dahil, kıyafetlerinizi çıkarıp bunları giyin" diyerek boydan boya yandan yırtmaçlı bir önlük bıraktı. Ahmet derler bana resmi ifadelerde :-)

Ölüm ayırana dek

Ne derler; Yarın ölecekmişsin gibi düşünüp bugününü dolu dolu yaşa. Neden?! Öldükten sonra, hayatı dolu dolu yaşayamadığı için üzülen ölü gördünüz mü hiç? O öldü ve bitti gitti.

Ben ebedi saadetten kovuldum

Ten beyaz saç kızıl güller Kahkahasında bülbüller Kirpiği kapkara tüller Ben o afete vuruldum Göz değ i l nakış mubarek Bendeki aşk değil ibadet Elleri sevdi nihayet Ben ebedi saadetten kovuldum

Geçmişle barışmak

BÖLÜM-1 : ÖĞRENME 1989-1990 gibiydi, beynin nasıl öğrendiğini dinlemiştim, bir hocadan. O zamanlar yapay zekaya ve sinir ağlarına merakım vardı. Anlatacağım konuya burdan başlamayı yeğledim. Merak etmeyin konuyu bağlayabileceğim inşallah. Dilim döndüğünce beynin nasıl çalıştığını anlatmaya çalışayım ama merak edenler linkdeki makaleden isterlerse öğrenebilirler. http://www.ide.konya.edu.tr/egtfakdergi/Sayilar/sayi%2025/25_07_EFD-2008-015.pdf Bir beyin hücresi, bir gövde, bilgiyi ona taşıyan birden fazla dendirit ve gövdeden çıkıp diğer hücrelere bilgi taşıyan akson'dan oluşuyormuş. (Link'de Şekil 1 : Nöron yapısı)

Armutun sapı, üzümün çekirdiği

Başlığı görünce , beni tanıyanlar evlilikle ilgili bir şeyler yazacağımı sanmasın. Hiç niyetim yok o konulara girmeye :-) Haftasonu spor salonumuza inmek için bindim asansöre. Yine bir anne-baba-çocuk üçlüsü var içerde. Çocuk felaket ağlıyor. Etini koparıyorlar sanki.

Sana Git Diyemem - Rafet El Roman

Git Bırakıp Uzaklara Git Ardında Yaşlı Gözlere Kıyıp Git Git Bırakıp Uzaklara Git İstesem de Dön Desem de Hadi Git Git Yalan Sevdalarına Çaresiz Yarınlarına Bu Yürek Buna da Dayanır Alışırım Gözyaşlarıma

LAVINIA

Sana gitme demeyeceğim Üşüyorsun ceketimi al Günün en güzel saatleri bunlar Yanımda kal Sana gitme demeyeceğim Gene de sen bilirsin

Sevdanın Son Vuruşu

Yüreğimde zincirler kırılıyor duydun mu  Nefes nefes bu gece sevdanın son vuruşu Sen hiç böyle sevdin mi Sen hiç böyle oldun mu  Baş eğdim yine aşka Ama bu son saygı duruşu

y=tan(x)

Resim
  Tan(π/2)'nin ettiğine bakın. Ne sıkıntılı bir konum. Epsilon kadar solda kalaydın + ∞ 'da olacaktın, mutluluğun dorukları gibi. Ama geçmişin orayı, olmuşun π/2 ama y değerin belli değil. İlerliyeyim desen, epsilon kadar sağa gitsen - ∞ 'a düşücen. Haketmediğin biryer olduğunu düşünüyorsun. Geri geleyim epsilon kadar diyorsun, geçti Bor'un pazarı. Sür sen eşşeğini Niğde'ye. Tadacaksın - ∞ 'un tadını, mecbur. Hızlı geçmek lazım buraları, hızlı.

Başıma daha neler gelicek kimbilir!

Dün üç arkadaş buluştuk, Kadıköy'e bira içmeye gittik. Arabayı Postanenin arkasındaki katlı otoparka bıraktık, ve konuşa konuşa çıkıyorduk dışarı. Kestirme olsun diye, merdiveni kullanmadık, araçların çıktığı yerden çıkmaya karar verdik, telepatiyle. Ben önden yürüyordum, bişeyler anlatıyorum diğerlerine. Arkadan "Aman" diye bir ses gelmesiyle, kafamda çatırtı eşliğinde acı hissetmem bir oldu ve kollarıma ağır birşey düştü.

Kayıp Haberi

Epeydir güzel bir şey yazamıyorum. Yok çünkü. Bir hafta içinde üstüste öyle kayıplar yaşadım ki. Hepsi hayatımda iyi yer eden, alışkanlığım haline gelen kişilerdi. Çoğu öyle ya da böyle geri dönebilir veya  yeniden kazanılabilir. Fakat yine de firen mesafesi uzun sürdü, üzüntüm ses getirdi ve ortalığı lastik kokusu sardı. :-) Fakat bir yandan da diyordum ki,  bu kadar olay 3 gün içinde meydana geliyorsa, bundan da iyilik mi beklemeliyim! Dayanıklılığım mı test ediliyor? Yetsin artık diyordum ki bugün bir kayıp daha oldu hayatımda. Her sabah görmeye alıştığım ve artık ondan ayrılamayacağımı sandığım bir kayıp. Aslında ben de ondan ayrılmak istiyordum uzun zamandır ama çok zor geliyordu gerçekten. Alışkanlıklar ayrılmamıza engel oluyordu. Elbet bir gün gidecekti , o gün bugünmüş. Son bir haftada tam iki (2) kilo kaybetmişim :-) Yine 80 kiloyum.

Aslancık

Bir vardı bir yoktu Ormanlardan birinde bir küçük aslancık vardı Aslancık biraz büyüyünce ulu hayat ağacına tırmanmaya başladı Tırmandı tırmandı tırmandı Ve bir gün genç dallardan birine yerleşti Dal esnekti, sağlamdı ve aslancık dalın kendisini daha yukarılara taşıyacağını umut ediyordu Ben diyim 5 gün siz diyin 5 ay sonra Dal eğilmeye başladı ve küçük aslancığı taşıyamadı Küçük aslancık kayıp düştü aşağılara Başka dallara tutunmak istese de olmadı, yaralandı üstelik Sonunda daha eski dallardan birine çarpıp durdu Az esnekti bu dal ama genişti, kocamandı Dal sevinmişti misafiri olduğuna Yıllar olmuştu kimse uğramayalı Aslancık da mutlu olmuştu bir dal bulabildiğine, yorulmuştu düşerken Anlattı aslancık hikayesini Tekrar yukarılara çıkmaya korkuyordu Dal dedi ki: "Burda kalabilirsin benimle, ama çok uca oturdun , biraz yaklaş bana, kırılırsam düşme sonra" Aslancık biraz yaklaştı ama yerinden de memnundu Aralarında sohbetler günler aylar boyu devam etti

Oldu mu şimdi

Ne oldu şimdi?! Oldu mu böyle? Yokluğun daha mı iyi geldi bana? Sen yalnızdın ben yalnızdım Ne değişti şimdi?! Seni mutlu ettikçe ben mutluydum Sen güldükçe yüreğim gülüyordu benim Sen mutlu olmak isteyendin, ben de mutlu etmeyi sevendim. Mutlu edebildiğim insan, beni benden alıp giderse bana ne kalır Kendimi mutlu edemiyorum ki Beni mutlu edeni yaratıyorum, o da alıp başını gidiyor Fırtınalı günlerde sığınılan bir limanım Güzel günler geri geldiğinde terkedilenim Bu liman , hala kendisinin bir liman olduğunu öğrenemedi Huysuzdun ama son huysuzluğun iyi olmadı Her halini sevdim de bu halini sevmedim.

MR'daki kuş sesi

Doktor ilk muayeneyi ve testleri yaptıktan sonra beynimin ve boyun damarlarımın görüntülerini istedi. Bizi MR çekimine yönlendirdi. Zar zor üstümü değiştirdikten (daha doğrusu üstümü çıkardıktan sonra) MR odasına girdim. Sağ tarafım kontrol dışı olduğu için oturup kalkmam zor oluyordu. Neyse yardım ettiler MR cihazına uzandım. Başımın iki yanına destek malzemeleri sıkıştırdılar. Başımı hiç kıpırdatmamam gerekiyormuş. MR'da en stres olduğum şey bu kıpırdatmama halidir. Yoksa zırt zırt dırt dırt sesleri bir süre sonra konser gibi geliyor, hayal bile  kurabiliyorum. "Ne kadar sürecek işlemler" dedim. "Biri 20dk, diğeri 25dk kadar sürer. Arada bir 5 dk içeri giricem. Nereden baksak 1 saati bulur çıkmanız" dedi bu işin uzmanı. "Yok artık" dedim. "Bu kadar saat kıpırtısız durulur mu?"

G Sitesi

Pazar günü arkadaşımı almak için evden çıktım aceleyle. Arabam -2. kattaydı. Asansöre bindim. -2'ye bastım. -1'de durdu. Bir karıkoca küçük kızlarıyla bindiler. Kız esmer güzeli ve 3-4 yaşlarında. Kız hemen G'ye bastı, yukarı çıkıyorlarmış. Kızla aramızda şu diyalog geçti :-)

Bugün 1 Yaşımdayım

30 Temmuz benim doğum günüm  demiştim. Bundan tam bir yıl önce, hayatıma çeki düzen vermem için küçük bir dokunuşla uyararak; - Bir kulunun, istersen yarısını, bir anda alıp , ne kadar zor geri kazandıracağını - Nefes alıp-verebildiğime, yataktan kalkabildiğime, yürüyebildiğime, giyinebildiğime, tutabildiğime, dokunabildiğime gün boyu şükran duymam gerektiğini

Darling are we just good friends?

Tıklayın , seyredin, dinleyin Are we just good friends There's something I want to ask youBefore it's too late It's been on my mind since the first time we met It scares me now more, now there's more at stake It seems we're so close yet so far away Could you turn me down gently Would I be out of order If I declared my true feelings Or do I act out the part Of the father confessor of the shoulder to cry on We're always so close yet so far away What would you do if I got down on my knees to you? Would you hold it against me? Would you stand in line? What would you do if I opened my heart to you? Would I just be another who's wasting his time? Darling are we just good friends? Do I really need to ask you I'm sure that you know by now Do we just play a game where we try to pretend That all that's between us is all that's between us And all we can rely on is being just good friends What would you do if I got down o

Tarih tekerrürden ibarettir, kaybedenler için

Birşey dilimin ucuna geliyor, hissediyorum ama tam tarif edemiycem. Sanki bir takım senaryolar verilmiş elimize ve o senaryolardaki rollerimizle sınanıyoruz. Bir senaryo başarıyla bitirilmeden bir yenisi verilmiyor. Kaybettikçe başa dönülüyor. Aynı senaryo , belki farklı kişilerle, belki farklı mekanlarda yeniden önünüze konuyor.

Evrenden talep yaparken dikkat :)

Evren'den talep yaparsanız ne anladıysa onu veriyor. Denedim gördüm. Paketten yanlış şey çıkarsa bilin ki talebinizde bir hata var, bir eksik var. :) Evrenin çağrı merkezi yok, dolayısı ile interaktif olamazsınız, talep yaparken. Doldurulacak bir form da yok ortada,  ki yol gösterici alanlar da yoktur. Sizi cevapsız bırakmamak için anlamadığı boşlukları kendi doldurup , isteğinizi karşılar. Bu bazen sakıncalı sonuçlar doğurabiliyor tabi.

Uyansana artık

Böyle de uyanmak varmış arkadaş Kafan kocaman, ağır Bedenin tüy gibi, hafif Henüz tepetaklak olmadan Dik dur... :)

Bir koydum !!

Geçenlerde rüyamdayım :)   Girdim bir Casino'ya.  Kumarı sevmem ama girdim bir kere içeri, oynamak lazım.   Bir oyun seçtim. Baktım cebimde 1 TL var.   1 verdim 2 verdi Bir daha 1 verdim yine 2 verdi 1 verdim 2 verdi 1 verdim 2 verdi 1 verdim 2 verdi Dedin ki "hep 1'e 2 veriyor, koy hepsini, ikiye katla"   Dedim "Emin olayım , sonra koyarım hepsini"   Dedin "Bak pişman olursun, zaman kaybetme. Zaman hepsini koyma zamanı. Koy yüreğini ortaya"   5 koydum 10 verdi 5 koydum 10 verdi 5 koydum 10 verdi   10 koydum 20 verdi   Haklıydın mı nedir?  Bir coşku geldi bana. Bir coştum bir coştum.   20 koydum 50 verdi.  Allaaaaaaaah 20 koydum bir 50 daha Bir daha.   Dedin "Zamanı geldi, koy hepsini, Casino senin olsun" Yok artık. Olur mu ki?   50 verdim 100 verdi. 50 verdim 100 verdi. 50 verdim 100 verdi. Bu kalp dakikada kaç atıyordu normalde?!   Dedin ki "Geç kalma, pi

Tavuk Suyuna Deneme :-)

Günlerden birgün, keyifli bir anında, tavuk yemişsin keyifle. Bir bakmışsın, zehirlenmişsin, burnundan gelmiş. And içersin , yemem bir daha tavuk. Tavuk eti yenmez. Başka et mi yok, dersin, kendine, herkese. Yemeyin şu tavukların etini. Zamanla dersin ki, tavuk eti hiç yememek de olmaz. Ara sıra yemek lazım, sağlığımız için. Sağlıklı tavuk tanımları yaparlar sana. Aslında "her" tavuğun eti yenmez diye tanımı değiştirirsin, kendin için. Derler ki doğal beslenen, bahçede koşan tavuk bulmalısın. Eti sert olur ama sağlıklıdır böylesi. Birgün sana denk gelir tanıma uygun olanı. Unutturur sana zehirlendiğin günleri. Düşersin peşine tavuğun. Sonra o da gelir sana doğru, salına salına. Yaklaşınca anlarsın ki gözlerindeki bakıştan, Yaralıymış kanadından. Sen onu yakalıycam diye çabalarken iştahla O boynunu büker karşında, gözleri yaşlı. Sen varsın karşısında, mutludur artık. Elin gitmez yakalamaya. Yaralı tavuğun eti yenmez senin kitabında :-)

Psikolojinizi bozdurmayın

Bir gün taksiye bindim. Son aylarda fazlasıyla taksi kullanıyorum zaten. Bende para-bol tabi. Hatta hiper-bol. :P Şoför beni görünce alıştığım şekilde , diğer meslektaşları gibi , sorularını ardı ardına sordu: - Nereye gidiyoruz? - ASM Ataşehir - Hayırdır abi, geçmiş olsun, kırık mı? - Felç - Geçmiş olsun .  Hiç belli olmuyor. Nasıl birşey bekliyorduysa felç için :) - Nasıl oldu abi? - Durup duruken oldu. - Neden olmuş. Pıhtı mı? - Beynimde damar tıkanmış, inme yani aslında. Stresden dedi doktor. - Aman abi kendine dikkat et. Stres çok kötü birşey. Adamın psikolojisini bozuyor. - Doğru söylüyorsun, bana da ders oldu. Ama her zaman karşı koyamıyorsun. Bin türlü olay oluyor sinirini bozacak. - Yok abi aldırmıycan. Psikoloji çok önemli birşey, dedi ve kendinden bir örnek verdi:

Nezlenez

İkisi de hemen hemen aynı yaşta ve adaşlar. Birbirlerini tanımıyorlar ama biliyorlar. Allah bir fiske vurdu bana ve onları tanıma fırsatı buldum.  Teşekkür ederim :-) Ortak yanları, beni tanıyorlar olmaları. :-) İşlerini çok seviyorlar, idealleri var, gelecek planları var. Bazılarınız onları benden duymuş olabilir. Eğer onlar denk gelir de okursa bu yazımı, kendilerini tanıyacaklardır.   Onlar benim bir nevi İmaj Meykır'larım. Beni baştan yarattılar ve şimdilerde rötuşları yapıyorlar.  

Önceliklerim değişiyor

30.Temmuz - 30.Ocak tam altı ay. Bu dönemin ilk üç ayı raporlu, son üç ayı raporsuz :) Yani görevimin başındayım. Çok şükür. Hayatımın en ilginç, anlatarak bitiremeyeceğim bir dönemi. Her an'ı bana çok şeyler öğreten bir dönem. Üç ay önce, blog'umda yazdığım yazıdan sonra çok soran oldu. Ne önerirsin dediler. Kazandığım bu farkındalığı ve kazanımlarımı üç ay sonra paylaşacağımı söylemiştim. Çünkü sonuçlarını görmeliydim. İşe yarayıp yaramadığını görmeden kimseye akıl vermek istemem. :-)