Sen hiç gördün mü üç stentli bir adam

Dr Ertan ameliyathaneye girdiğinde çoğu hazırlığımız tamamlanmıştı.

- "Xanax verdiler mi Levend bey?"

Ikinci round'da ismim Donsuz Ahmet değil 'Levend bey' olmuştu artık. Birincisi bu sefer donsuz değildim, şeffaf bir hastane donu verdiler, kağıt gibi; ikincisi kalbimin derinlerine giren doktorumla artık resmiyete gerek yoktu bence, bana Levend demesine izin vermiştim :)

- "Verdiler hocam, rahatız" dedim, yattığım yerden.

Bu sefer sol kolumdan damara girmeye karar verdi, "sağ kolu daha fazla hırpalamayalım" dedi. Sağolsun. Lokal anesteziden sonra hissetmiyorum bileğimin delindiğini ama yine de bileğime uyguladığı ilk baskıyı hissediyorum tabi. Sonrası kolay :)

Yaklaşık 1 saat 15 dakika sürdü 3 stent ve rötuşları :)

Üç kişiydiler. Aralarında hep konuştular:

- "1.4 var mı elimizde arkadaşlar?"
- "Hocam 1.4 yok, 1.5 veya 1.6 versem olur mu?"
- "1.5'i bir göreyim.... Tamam bunu kullanalım"

Bu dialoglar stent seçimi aşaması. Anladığım kafarıyla stentin boyundan bahsediyorlar, milimetre bunlar. İlk kontrolde sorucam, merak ediyorum.

- "Tamam yerleştirdim. Balona 2 verelim, 4 verelim , 6 verelim...."

Stentin ortasındaki balonu şişirdiklerini solumdaki siyah beyaz ekrandan canlı olarak izleyebiliyormuşum meğer. Ikinci stent takılırken cesaretim geldi de izledim. Süper. Uzay gibi, galaksi gibi içersi :)

- "Çekin balonu"

Çaaat diye bir ses geliyordu karnımın bir karış üstünden, sanırım. Sanki bir mandal boşalıyordu veya belki de balon, damarımdaki borudan çıkıyordu aniden.

Insanın ekranda önce tıkalı damarını görmesi, ardından açılışını görmesi ve kontrast maddenin damara verildikten sonra kanın güldür güldür aktığını görmesi hakikaten çok güzel bir duygu. Bir yandan da gerçekten içinde bir buruk acı oluyor insanın, bedeninden özür dilemeye başlıyorsun adeta. Onunla ilgilenmeyip de tıkanan su borusunu açtırır gibi elaleme kurcallattırdığım için :)

Operasyondan beş gün önce Ertan bey beni arayıp, durumumu konseyde değerlendirdiklerini, cerrahların bypass önerdiklerini, kardiyolog olarak kendilerinin önerisinin ise stent takmak olduğunu, son kararı bize bıraktıklarını , hatta tam kelimelerini yazarsam "topu size yuvarlıyoruz" demişti.

- "Uzun vadede bypass daha iyi olur diyorlar, oysa stent teknolojisi de çok ilerledi. Siz karar verin"

Başından beri kardiologlarla cerrahlar arasında bir çekişme olduğunun farkındayım.

Ben de konuyu araştırmıştım, hem internetten, hem daha önce bu iki operasyonu yaşayan tanıdıklarımdan hem de kardiyolog tanıdıklarımdan fikir aldım.

Öğrendiğim avantaj-dezavantajları sıralamıycam buraya, danışmanlığa girer :-)

Dedim ki:

- "Uzun vade mi?! Ne kadar uzun mesela? Üç yıl? Beş yıl? On yıl? Benim yarın sağ olarak uyanacağımdan kim emin olabilir ki... Bypass ameliyatı sırasında da ölebilirim, stent takarkan damarım da yırtılabilir. 'Hiçbiri' diye bir seçenek yok ama onu da seçsem yarın yine ölebilirim. Benim için 'bugün' daha önemli, ağrısız sancısız olanı seçiyorum ve kısa sürede ayağa kalkmak istiyorum. Stent takalım"

- "Güzel bir irdelemeydi. Kararınızı hemen iletiyorum ve cuma günü bekliyoruz sizi"

Böyle başlamıştı operasyon.

O masada yatarken, neler yapmadım ki. Bir yandan girişimci ekibin muhabbetini dinlerken, bir yandan da yogada öğrendiğim nefes terapisi mi dersiniz, operasyondan sonra koridorlarda yükselen alkış ve sevgi tezahuratlarını nasıl karşılayacağımı planlamak mı dersiniz, açılan damarlarımla gürül gürül aşık olmayı hayal etmek mi dersiniz... :)

Bir iki gündür çok endişeliydim, ya operasyon sırasında birşey olursa, ya operasyondan sonra pıhtı gelir tıkarsa falan diye.

Bir akşam annem "Ameliyatı düşünme artık, kendini doktora teslim et. Sen ameliyattan sonra ne yapacaksın, ilk tatile nereye gitmeyi düşünüyorsun, onları düşün artık" demişti.

O yüzden operasyon sırasında da böyle yapmaya çalıştım. Meditasyondu bu da galiba. Zihninde biran mekanı terkediyorsun.

Ve her yerde kullanılabilecek bir öğütdü annemin ki. Niye elli yıl bekledi ki :)

Seni strese sokan şeyi sürekli düşünerek çözemeyeceğine göre, bir sonraki adıma odaklan, diğeri zaten hallolur bir şekilde.

Doktorum "Hadi Levend bey, geçmiş olsun, bitti artık" dediğinde güzel hayallerimle uğraşıyordum. Lavinia bile vardı içlerinde.

- "Ertan bey, birşey söyliycem, çıkmadan. Damarda balonu şişirdiğinizde damarı tamamen tıkamış oluyorsunuz değil mi?"

Bu arada, yanlış anlamayın, doktor hala damarımda. Ah Xanax ah, sahte aşk iksiri gibisin :)

- "Evet ama monitörden EKG'nizi izliyorduk, bir sorun olmadı zaten"

- "Tam şiştiğinde bir ağrı hissettim de, o ağrıyı ben hayatımda iki defa daha hissetmiştim, kalp ağrısı o herhalde"

- "Heh işte size onu sorup duruyorduk, ağrım yok diyordunuz bana. Çünkü bu kalbin kendini hissettirmemesi normal değil. Nasıl bir ağrı oldu?"

- "Gırtlağımın sol tarafı boyunca, yukarıya doğru, dilimin altına baskı yapan bir ağrıydı. Ben onu aşk acısı sanıyordum"

- "Aşk acısı mı?"

- "Şaka şaka. Ben boynuma kramp girdi sanıyordum, gaz sancısı gibi falandı. Hatta hasıtlı olarak geyirmeye çalışınca geçiyordu"

- "Anlayamamanız normal o zaman. Çünkü ağrıyı bu şekilde boynunda hissedenlerin sayısı az. Ben şu stentleri bir daha kontrol edeyim, sonra çıkalım o zaman" dedi ve üçünü tekrar sırayla kontrol etti. İyi ki de etmiş, üçüncüyü biraz daha genişletti. Bende ekrandan seyrediyorum tabi bunları.

Şöyle bir gururla doğruldu ve ekrandaki damarlarıma bakarak , "Üçü de güzel oldu ama değil mi arkadaşlar?" dedi

Üstüme alındım. "Evet evet, çok güzel oldular, içime sindi" dedim. Yine bi gülüştük.

Temizliğin ardından dooooğru yoğun bakıma.

Sanırım birkez daha yırttım. Dostlarımın ve beni sevenlerin dualarıyla.

Aman damarlarınıza dikkat.
Kendinizi sevin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tiroid'deki nodülüm neden ufaldı

LevenD mi doğru LevenT mi tartışmasına son veriyorum.

Geçmişle barışmak