KÜÇÜK ZEYNEP



Melahat o gün çok zor çıktı yatağından. Sanki okula gidecek de, ödevlerini yapmamış gibi bir bezginlik vardı üzerinde. Ama ne mümkün yatakta oyalanmak ve biraz daha uyuyabilmek. Yığınla işi vardı bitirmesi gereken. O bir anneydi ve iki yıldır da babaydı. 

Yatakta doğruldu,  kenara oturdu,  terliklerini giydi, sandalyede asılı duran hırkasını sırtına geçirdi. Bu mevsimde sabahlar serindir. Saçlarını iki eliyle arkaya sıvazladı, ensesini ovdu, bismillah deyip odasından çıktı. 

Kızının odasına kapıdan seslendi, "Zeyneeeep, 

Hadi kalk kızım, elini yüzünü yıka". Mutfağa geçti, akşamdan hazırladığı kahvaltı tepsisini dolaptan çıkardı, mutfaktaki masaya yerleştirdi. Bir yumurta aldı dolaptan , iyice yıkadıktan sonra minik tencereye koydu, içine su doldurdu, ocağa koydu altını yaktı. Yarım çay kaşığı tuz attı içine,  yumurta çatlamasın diye. Ocağın üstünde duran, akşamdan hazırladığı çaydanlığın altını yaktı. Diğer gözde de Zeynep'in içeceği sütü ısıtmak için cezveye koydu, altını yaktı. Kızartma makinesine iki dilim ekmek koydu, düğmesine bastı. O sırada Zeynep girdi mutfağa, 

"Günaydın annecim, bugün ne kadar güzelsin" diyerek annesinin beline sarıldı. Melahat çok duygulandı,  "canım kızım Zeynep'im" diyerek onun boynuna sarılıp,  alnından yanaklarından ve babası gibi gıdığından öptü. Sonra masaya oturmasını soyledi ve koşarak banyoya gitti, bol bol suyla yüzünü yıkadı,  kurulayıp geri döndü. Bugun daha çamaşır da yıkanacaktı. Ocaktakiler tam da istediği gibi olmuştu. Kahvaltıları bitince Zeynep hemen odasına gidip okul elbiselerini giydi, çantasını topladı, hızlı hızlı hareket ederek, kapıdan koşarcasına sevinçle çıktı,  annesine el sallamayı da unutmadı. 

Melahat salona geçti. Pencereden Zeynep'in gidişini seyretti. Sonra banyoya geçip çamaşır sepetinde biriken kirlilere kendi üzerindekileri çıkarıp ekledi , makinayı doldurdu. Deterjanları bolca koydu. Makineyi çalıştırdı. 

Giyinmek için odasına geçti. Yemek için markete gitmesi lazımdı, önceden sofrayı toplaması , öyle gitmesi daha iyi olacaktı.

 "Zeyneeeep,  kızım, ne yapıyorsun sen sessiz sessiz.." diye seslendi annesi.

 "Melahat'la oynuyorum odamda anne".

 "Kızım bir koşu Fırat bakkala gidip 3 4 tane soğan alır mısın hemen. Parasını annem getirecek, maaşı yatınca de"

 Melahat da duymuştu bu sesi, henuz üstüne de birşey giymemişti. Tabanları da kızarmış, ayakta durmaktan. Ayıp oldu belki de ama Melahat çok anlayışlıdır ,

"kapının kenarına oturup dinleneyim ben, hem de güneşlenirim, seni beklerken" dedi. Nasıl olsa çamaşırlar kendisi yıkanıyordu. 

"Tamam anne, gidiyorum şimdi. Melahat da dinlensin biraz"

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tiroid'deki nodülüm neden ufaldı

LevenD mi doğru LevenT mi tartışmasına son veriyorum.

Geçmişle barışmak