Basketbolu bıraktığım gün

Lisede, daha önceki okullarda da olduğu gibi, Beden Eğitimi dersi en nefret ettiğim dersti. O yüzden de zaten son sınıfta bütünlemeye kalan tek öğrenciydim ve okul hayatımda da bütünlemeye kaldığım tek dersti.

Kabustu benim için beden dersleri. Hele hele beden dersinden sonra bir ders daha varsa ölümdü benim için. Beni tanıyanlar hareketsizken bile ne kadar çok terlediğimi bilirler. Hayal edebiliyor musunuz beden dersinden sonra bir coğrafya dersindeki halimi. Duştan çıkmış gibi olurdum. Kaldi ki okulda duş da yok. Özel okul mu bu.. Tuvalette su akıyorsa allaha şükür. Hele hele, düzenli su kesintisi yapılan bir dönemden bahsediyorum. Bedenden çıkınca o halinizle üstünüzü değişir, leş gibiyken takım elbisenizi giyer, kravatınızı takar, nefes nefese girersiniz , mesela psikoloji dersine.

Bazan, genelde de hoca ders yapmak istemediği zamanlardı sanırım, bizleri sıraya dizer, tek-çift sayar, sonra "tekler basket, çiftler voleybol oynasın" der, kendisi de kızların hocasıyla lak lak ederdi.


Birgün bana basket düştü. Ulan şimdi işin yoksa topun peşinde koş, ter içinde kal, sonra da git derse gir. Olacak iş değil. İki tane küçük file, zaten top zor sığıyor. Ne koşturucam dedim, başladım saha da oynuyormuş gibi yapmaya. Arkadaşlar da zaten ben yokmuşum gibi iyi idare ediyorlardı allah için.

Birden laaang diye bir top geldi böğrüme. Topu iki elimle tuttum ama ben de bir panik. O ana kadar hangi potanın bizimki olduğuna bile dikkat etmemişimki. Aklımdan sadece kurallar geçmeye başladı. Kaç saniye içinde bu topu birine veriyorduk? Top elimdeyken yürüyebiliyormuydum? Ona kadar sayıp yere mi vuruyorduk? Nerden geldi bu top bana, hangi salak attı lan bunu şimdi..

Derken bir sürü adam "Ne duruyorsun olum, pas versene" diye bağırmaya başladılar. Baktim bir tanesi potaya çok yakın ve "Ver bana ver bana" diye bağırıyor, pek bi hevesli göründü. Fırlattım attım ona. O da iki sektirdi, soktu potaya , sayıııı.

Bendeki gururu görmeliydiniz. Hem toptan kurtuldum hem de sayı yaptık. Biri "Lan olum niye topu onlara verdin yaa" diye üstüme yürüdü. Nasıl yani.. Biraz itiş kakış oldu doğal olarak. Çok utandım ama iyi de kardeşim, iki potayı aklımda tutamıyorum, ben nerden biliyim kim kimlerdendi. Forma mı giyiyoruz! Hepimiz aynı sınıftayız, ver dedi verdim işte.

Bir süre baya baya beni sildiler oyundan, küstüler bana. Biraz onur meselesi yaptım, pas istemeye başladım. Bir sayı kazandırsam, belki anılarımdaki utancı silebilirim.

Bir ara bizimkiler (eminim bu sefer bizimkilerdi) atak yapmaya başladılar. Baktım pota oldukça iyi bir açıda duruyor. Elime top gelse sokacam fileye. Heyecanlandım, "pas veeeer" diye bağırdım. Arkadaşımla göz göze geldik. Bir iki saniye tereddüt yaşadı ve hızla topu bana savurdu. Kollarımı uzattım, top avuçlarımın arasına girdi. Ve durmadı :-)

Top suratımda sonlandı ben de yerde. Biri tepemde, "burnu kanıyo yahu" diyordu. Diğeri gözlüğümü uzattı. Taktım ama kafama büyük geldi. Camın biri de yok. Koluma girip beni kenara çektiler. Ne o, Levend basket oynadı. Bir daha mı!!!

O günden beri basket oynamadım bir daha. Arabamın bagajında bir basket topu vardır hep. Ama daha hiç yere değmedi.

Bütünlemeye kalma nedenim bu maç değildi tabi. O sonraki hikayelerimin konusu olsun :-)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tiroid'deki nodülüm neden ufaldı

LevenD mi doğru LevenT mi tartışmasına son veriyorum.

Geçmişle barışmak