Takma kafana kanca

Bugün bir arkadaşımla yeni nesli değerlendirirken bu anımı yazmaya karar verdim.

Birkaç yıl önce Göksel'in konserine gittim. Konser, lösemili çocuklar yararına düzenlenmişti ve bir üniversitemizin bahçesinde gerçekleşiyordu. Akşam başlayacaktı ama ben biraz erken gidip üniversitenin o özlediğim atmosferini biraz da olsa yaşayarak eski yıllarıma dönmek istedim.



Kampüse girer girmez başka bir gezegene geldiğimi sandım. Bu gezegenin canlıları burun, dudak, kulak, kaş, dil nerelerini bulursa kanca takıyorlardı. Bir tane bile istisna yok. Saçlar deseniz onlar da alışık olmadığım tarzdalardı. Erkeklerin kafalarının güneş görmeyen tarafında saçlar omuzlara kadar uzun ama diğer taraf kel. Bazılarının saçlarını görseniz, bu gezegende yerçekiminin olmadığını sanırsınız. Kızlarda saçlar rengarenk, turuncu, mavi, mor. Burun deliğinden çıkan bir zincir, kulak deliğine giriyor.

Bir an midem bulandı, başım döndü. Bunlar öğrenci ve mezun olduklarında iş yerlerimizi, bizim dünyamızı istila edebilirler.... Edebilirler mi acaba? Bir gruba yaklaştım, muhabbet etmek istedim.

- İyi akşamlar
- Hi
- Öğrenci misiniz?

Böyle soru olur mu demeyin? Hala ümidim var, belki öğrenci değil, konseri izlemeye gelmişlerdir.

- Herıld amca

Kibar çocuklar. Moruk da diyebilirlerdi.

- Hangi bölümde okuyorsunuz?

İçlerinden metal yüzdesi en yüksek olan bir kız yanıt verdi. Sürü başı olsa gerek, amazonlardan.

- Biz Bilgisayar Mühendisliğinde okuyoruz yaaaani.

Tahmin etmek zorundaymışım demek ki. Yaaaniii. Burnuna chip takaydı iyiydi. Belki diline gömdürmüştür. Biraz peltek konuşuyor gibi geldi bana.

- Ya öyle mi! Çok sevindim. Ben de Bilgisayar Mühendisiyim.

Birbirlerine bakıp gülüştüler. Öyle ya. Onlar normal ben uzaylıyım onların yanında. Metalsiz Bilgisayar Mühendisi. Ziraat Mühendisi olanlar, kulaklarına marul mu asıyor bunların acaba! Ben de sadece gözlük var ama o da titanium, sayılmaz.

Onlar beni oracıkta bırakıp, kendilerine özgü yayvan dilleriyle birşeyler konuşmaya başladılar. Ben de konser saatine kadar hem biraz okulu gezeyim hem de rahatlıyayım diye oradan uzaklaştım. Bir yandan da bu uzaylıların bizim dünyamıza nasıl uyum sağlayacaklarını hayal etmeye çalıştım. Yoksa bizler mi onlara uyum sağlamalıyız?!

Mesela ben bunlardan biriyle iş görüşmesi yapsam, benim sorularım bitince, onun ilk sorusu şu olurdu sanırım:

- Binanıza girişte metal dedektörü vaaarrr. Kaldırılması düşünülüyor muuuu?
- Yok kalıdırlmayacaklar, onlar bizim güvenliğimiz için kondu oraya.
- Olmadı patron yaaa, ben sizde çalışmayı kabul edemeeem. Sevmiştim sizleri, oysa.
- Niye kabul edemiyorsun?
- Her geçişte arbede çıkar. Ben bu metalleri hergün takıp çıkaramam geçerken. Mikrop kapar.

Çocuk haklı!! İyi, gelme o zaman. Metalsiz olanları alırız biz de.

Diyelim ki metal dedektörümüz yok, aday bizimle çalışmayı kabul etti ve benim ekibimde çalışıyor:

- Doruk bu tanımları yarın sabaha yetiştirelim.
- Müdür yaaaa. Bu saatte mi söylenir!
- Doruk. Bu görevi sana dün vermiştim zaten.
- Hayatın tanımını sen mi yapıyorsun müdür. Bırakalım bu tanım olaylarını. Yaşayalım, hayat akıtsın bizi ordan oraya yaaa.
- .....

Alıcam elime mıknatısı, tutucam suratına, topluycam tüm duyu organlarını suratının ortasına, bak bakalım yayabilecek mi ağzını burnunu bir daha böyle.

- Haa Doruk, bu tanımlar bitince, facebook'u kapat içerden erişimlere. Üst Yönetim karar almış kapatılsın diye.
- Müdür modern olalım çağdaşlaşalım yaaa. Hayat artık sosyal ağlarda akıyor. Değiştirin bu kafaları artık.
- Ooolum zararlı kodlar var bu sitelerde. Yönetim kararı alındı.
- Kapatmam müdür yaaaa. antisosyalliğe destek veremem ben. Zararlı kodlar beyinlerde ürüyor yaa.
- ........

- Doruk, son altı aylık performansından memnun değilim. Ama bir altı ay daha sana fırsat tanıyalım dedik. Yine kötü giderse vedalaşırız.
- Farketmez waaalla, dont paniiiik müdür. Böylesi çok daha heyecan verici yaaaa. Çaaak.
- .........

Yok yok ben yapamam. Kanca da takamam. Taktırmam da. :)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tiroid'deki nodülüm neden ufaldı

LevenD mi doğru LevenT mi tartışmasına son veriyorum.

Geçmişle barışmak